Dünya her bireyin önem kazandığı global bir çağı yaşıyor. Bireyler ise sivil toplum çatısı altında birleşerek daha güçlü katılımlar sağlıyor. Dünya artık Sivil Toplum Kuruluşlarının katılımlarıyla şekilleniyor.
Sivil toplum; bireylerin kamu bilincine kavuşmasında, fikirlerini açıklamada ve fikirleri doğrultusunda çalışma ve etkinliklerde bulunarak demokratik hayata katılmada, basit anlamda bireyin, genel anlamda toplumun yönetim ile sağlıklı iletişim kurmasında bir köprüdür. Bu köprü ne kadar sağlam olursa ve ne kadar çok kişi tarafından kullanılırsa demokrasi o denli güçlü ve sağlıklı işler. Bu sayede, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün önümüze hedef olarak koyduğu muasır medeniyetler seviyesine çıkma çabalarımız kolaylaşacak ve hızlanacaktır.
Sivil toplum kuruluşları ülkemizde ilk uygulamalarda bir güvenlik konusu olarak algılanmıştır. Bu bakış açısı doğrultusunda uzunca süre dernek, vakıf vb. tüm sivil toplum hareketlerinin iş ve işlemleri kolluk kuvvetlerince yürütülmüş ve yine aynı kurumlarca denetim ve izleme yapılmıştır. Bu durum beraberinde bunaltan bir bürokrasi, sınırlı imkânlar, dar bir hareket ve çalışma alanı sorununu beraberinde getirmiştir.
Bununla beraber toplumun çok az bilgi sahibi olması ve STK’ların kendini yeterince anlatma şansı bulamaması, halkın da bu kurumlara olumsuz bir bakış açısıyla yaklaşmasına neden olmuştur. Oluşan bu olumsuz ortam gücünü bizzat bireylerden yani halktan alması gereken bu kuruluşları oldukça zor durumda bırakmıştır. STK’lar adeta kendisini oluşturan çekirdeğiyle, özüyle itilafa düşmüş oluyordu. Bu, çağdaş dünyada etkinliği her geçen gün daha da artan bir gücün, bir birliğin ülkemizde istenen düzeyde çalışmasını engellemiş ve dahi gerilemesine sebep olmuştur. Ta ki acı bir deneyimle onları anlama ve değerlerini açık seçik görme olanağı doğana kadar.
17 Ağustos Depremi Türk insanının yardımlaşma, beraberlik ve dayanışma duygularının ne kadar güçlü olduğunu gözler önüne serdi. Bu olayla görüldü ki insanlar ortak amaçlar için birleşebiliyorlar ve görüldü ki gerektiği anda üstlendikleri misyonun hakkını vermek için her şeylerini ortaya koyabiliyorlar.
Sivil toplum kuruluşları bu acı olayın her karesinde hayati roller oynadılar, hayat kurtardılar, yıkılan hayatları onardılar. Türk halkı, “Onları” bu acı olayla farklı bir pencereden gördü. Herkesten önce orada olan, düşene el uzatan bu kurumlara güvenleri arttı.
Bu düşüncelerden ve sivil toplum kuruluşlarının tüm iş ve çalışmalarında sivil bir birimle muhatap olması fikrinden yola çıkılarak oluşturulan Dernekler Dairesi Başkanlığı’nın kurumsal yapısının, kuruluş aşamasından itibaren yapılan çalışmaların, yürütülen projelerin, sivil toplum alanındaki gelişmelerin ve yasal altyapının anlatıldığı tanıtım kitabı hazırlanmıştır.
|